Kısa dalga yayın

29.03.2009

Muhsin Yazıcıoğlu'nun ardından

Hayatta gerçekçi olunca kızıyor, yadırgıyor insanlar. Bazı zamanlar vardır duygularım rafa kalkar ve en şüpheci sorular belirir aklımda. Siyasi liderlerin veya kişiliklerin kaybı sonrası da aynı Yazıcıoğlu'nda olduğu gibi yine o hale geldim.
Özal gider, Türkeş gider, Ecevit gider, Gül gider, İnönü gideri Piriştina gider, insanları bir hüzün bir duygusallık bir vefa sarar durur. Cenaze ve anma günlerinde meydanlar taşar. Ahh giden şöyle iyiydi, şahane adamdı, eşi bulunmazdı, fikirleri aslında ülke için fırsattı vs vs.
Bir bakarsınız yazılanlara, çizilenlere, söylenenlere; giden mübarek peygamber gibi adamdır da ne hikmetse yaşarken kimse bunun farkına varmaz, o kişi dünyadan el etek çekince insanlara bir aydınlanma iner!
Sebebi nedir çözebilmiş değilim. Yahu gerçekten bu insanları bu kadar kıymetli yapan yokluğu değil midir? Varlığında değerini o insana atfetmek size ne kaybettiriyor da yokluğunda sıgıtçı kesiliyorsunuz? Niye yaşarken/yaşayan insana değer vermezsiniz de gidenin ardından mızıldarsınız?
Üşüyoruz reis, nerdesin reis, adam gibi adam...
Gidenlerin ardından "Sarı saçlım, mavi gözlüm, nerdesin?" kabilinden türküler yakmak mı sizin derdiniz?
Yoksa kalıtsal bir riyakarlığın gün yüzüne çıkması mıdır?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Türkçe kullan ey millet, dilinden utanma olma illet!

Türkçe yazım kuralarına riayet etmeniz, yazdıklarınızın daha anlaşılır olmasını sağlar.
Türkçe her yerde Türkçe'dir, kağıt üzerinde de internet sitelerinde de.
Türkçe yazım kurallarına bir göz atsam iyi olur diyorsanız bu bağlantıyı tıklayınız.