Kısa dalga yayın

24.06.2005

Buruk bir sevinç...

0 yorum

Uzun zaman sonra nihayet Erzurum'dayım. Yolculuk perişan etti beni, boynum, sırtım, bacaklarım her yanım tutuldu. Ulan bu kadar perişan edeceğini tahmin etseydim İstanbul'a döner uçakla gelirdim buraya. Yolculuk için bile ham kalmışım  yauuu.

Nenemi Antalya'ya götürmüşler, yetişemedim. Valla artık Antalya'ya da gidemem. Bok var sanki kadını kaçırır gibi Antalya'ya götürüyorlar!!!!

Haziran 24 ama hava güneşli olmasına rağmen epey soğuk iyi ki temkinli gelmişim. Palandöken tepelerinde kar var. Ama bu şehrin havasını solumak harika bir duygu. Kaleye çıkacam, ovaya karşı türkü söyliyecem. Ama en önemlisi harika bir döner veya iskender yemeyi planlıyorum, Bursa'yı bilmem ama bizim buralarda harika yapıyorlar. Bol tereyağlı, süzme yoğurtlu ööööffff.

Arkadaş her gelişimde değişim, değişim... Bir çok yerin doğal gaz tesisatı tamamlanmış. Site, iş merkezi ve alt-üst geçit inşaatları tam gaz devam ediyor. Evet, evet umut var bu şehirde.

Hazır Erzurum'a gelmişken burdan da bir kaç türkü ulaştırayım ilgilenenlere:

Davul zurna açış
Huma Kuşu
Seyreyle Güzel

Pınar başından bulanır

18.06.2005

Oyyyyyy oy

0 yorum

İşin gücün devir teslimi yaptık vardık baba evine ama vardığıma da varacağıma da pişman oldum desem yeridir. Bir haftadır boya badana, ev taşıma derken anam dinim ağladı. Arkadaş lojman değil mi, hepisi aynı bok. Bu eve harcadığımız boyayla alçıyla yeni bir ev dikerdik be.


Babamdan asgari beş seneliğine bir daha ev değiştirmeyeceğine dair noter onaylı taahhütname istedim, şu evi dizelim hemen tutup kolundan götürecem notere.

Bu kavga gürültü içinde bizim yavrukurtdun geyiqleri olmasa hiç çekilmezdi bu iş.

Evi taşırken malzeme lazım oldu ufaklık yanımdan geçerken ben yırtınıyorum:
- lan inek babama sor bakalım spatula nerde?
- ne sorayım?
- spatula nerde!
- ne sorayım abi anlamadım?
- Lan inek git havuz problemi sor!
gitmiş babama:
- baba, bir musluk bir havuzu şu saatte dolduruyor, iki musluk şu saatte. diğer musluk tek başıuna ne kadar sürede doldurur?
babam:
- lan eşşoğlueşşek ne yapıyosun bu iş güç içinde dalgamı geçiyorsun?
- yok baba havuz problemi soruyorum sana, abim dedi.
- lan olm geçirecem şimdi bu keseri kafana çek git!!!

10.06.2005

Hoşçakal İstanbul!

0 yorum

Evet, ayrılık vakti geldi. Artık yokum İstanbul.
Gidişim suskun oldu fakat dönüşüm muhteşem olacak... :P

İstanbul'a geldiğim günden beri maddi, manevi desteğini esirgemeyen herkese şükran borçluyum. Özellikle Dohtur Kenan Abi senin yerin başka, bilesin.

Beni aileden sayan kendi çocuklarından ayırmayan, ortağımın ailesi Kocaoğullarının hakkını ödemek mümkün değil. Onlara da şükranlarımı sunuyorum. Gülayan Teyze, Muhteber Teyze, Nizam Amca, Adnan Amca, Soner, Yener, Harun veee Umudum sizlerin hakkını nasıl öderim?

Ve vedalaşamadığım bütün dostlardan özür diliyorum.

7.06.2005

Vasiyetim...

0 yorum

Offff offfff bu askerlik öncesi stresi öldürecek beni, taaaaaa yılbaşından beri bu stresi yaşıyorum. Önce mayıs dediler o zamana hazırladım kendimi, tam gittim gidiyorum derken hoooooop temmuza sarktı sevk işi. Tarif edemeyeceğim bir gerginlik yaşarken sıkıntı denizinde boğulmadan önceki son kulaçlarımı atıyorum.

Ne yapayım ne yapayım derken aklıma ayrılık vasiyetini yazmak geldi. Heheheh şimdi okuyanlar diyecek ki; "ulen neyin vasiyeti bu"? Ben de size ne, sadece beni tanıyanları ilgilendirir, diye cevap vereceğim.

VASİYETİMDİR

Yaptığım bütün web sitelerinin telif haklarını firmam ONKO Network'e bırakıyorum.
Bunlar üzerinde düzenleme yapacak kişilerin, düzenlemeye girişmeden önce  sanatsal bir kaygıyı göz önüne alarak çalışmalarımın genel görünümü üzerinde değişiklik yapma hakları olmadığını belirtmek istiyorum. Sadece güncelleme yapmalarına izin veriyorum. Onun dışında revizyon işine girişmeden doğrudan sitelerimin ortadan kaldırılmasını istiyorum, sakın ha sakın üzerinde elleşmeyin.

Kodladığım emlak sitesi ve alış veriş sitesinin haklarını ONKO Network'e bırakıyorum. Sıkışık zamanımda üç-otuz paraya sattığım scriptleri alan fırsatçı-sömürgeci coder(!) takımının emeklerime değer vermedikleri için  esefle kınanması görevini; umut, sana bırakıyorum. Haaa ,yok verdiğim kod üzerinde yaptıkları gelişmeleri ONKO'ya ulaştırırsalar o zaman helal olsun onlara. Bu noktayı scriptlerim içinde yazmıştım ama okumuyorlar işte. neeeeyse keyifleri bilir.

Kaynak kitapçıklarımı ve senelerin birikimi diskteki başvuru kaynaklarımı da  -umut duyuyon mu?- umut sana bırakıyorum!

Umut, ofisi erkenden açma görevi yine senin, yiyorsa açma!

Umut, Yılmaz ağabeyin şantaj ses kaydı da sana emanet (gerçi kayıtlı olduğu yeri bir türlü bulamadım ama neeeeyse bir kere dinledi nasıl olsa o korku yeter ona), ona göre yerli yersiz santaj yapma adama tamam mı? Hıhıhıhıhıhı

Umut, oğlum senin üstüne çok şey düşüyor ama bu arada da arayan dostlarımıza otomatikman benden çok selam söylemeni istiyorum, bak sakın unutma! Ha aklıma gelmişken umut, sabahları benim orda otur da şu şebek Ali :P gelip birini orada göremeyince dumura uğramasın, yazık daha genç!

Yılmaz ağabey! Sen de her sabah ben gelip de " ağabey çay oldu mu?" diyecekmişim gibi her daim çayı hazır et, askerlik bu ne olur ne olmaz, bakarsın sıkar bir yerde. yau umut, Bi de " vay hayırsız vedalaşmadan gitti" diyenler olacaktır onlara da " abi hiç sormayın, inbizatlar gelip, sürüye sürüye götürdü, biz bile vedalaşamadık" diyeceksin.

Bilimum haber grubu, forum, site vs deki "nebilim"  kullanıcı adıyla kayıtlı hesaplarımın, şayet bu askerlik süreci içerisinde iptal olursa, internet kullanıcıları tarafından kullanılmaması ricam olur. 

Diğer dostlara, arkadaşlara da beni hasretle ve güzel duygularla anmayı vasiyet ediyorum.

Şimdilik bitti.

6.06.2005

Son beş gün!

0 yorum

Bugüne de bir şiirle veda edeyim:

VİSAL
Beni zaman kuşatmış, mekân kelepçelemiş;
Ne sanattır ki, her şey , her şeyi peçelemiş...
Perde perde verâlar, ışık başka nur başka;
Bir ânlık visal başka, kesiksiz huzur başka;
renk , koku, ses ve şekil, ötelerden haberci;
Hayat mı bu sürdüğün, kabuğundan ezberci?
Yoksa göz, görüyorsun sanmanın öksesi mi?
Fezada dipsiz sükût , duyulmazin sesi mi?
Rabbim ,Rabbim , Yüce Rab , âlemlerin Rabbi , sen !
Sana yönelsin diye icad eden kalbi , sen !
Senden uzaklık ateş , sana yakınlık ateş !
Azap varmı alemde fikir çilesine eş?
Yaşamak zor, ölmek zor , erişmekse zormu zor;
Çilesiz suratlara tüküresim geliyor!
Evet ben bir kapalı hududu aşıyorum;
Ölen ölüyor bense ölümü yaşıyorum !
Sonsuzu nasıl bulsun , pösteki sayan deli?
Kendini kaybetmek mi, visalin son bedeli?
Mahrem çizgilerine baktıkça örtünen sır;
Belki de benliğinden kaçabilene hazır.
Hâtıra küpü, devril, sende ey hayal, gömül !
Sonu gelmez visalin gayrından vaz geç, gönül
O visal , can sendeyken canını etmek feda;
Elveda, toprak, güneş, anne ve yâr , elveda !

N.F.K.

3.06.2005

"Altıyol'daki bu boğa nerden geldi?" diye hiç merak edeniniz oldu mu?

0 yorum

Hişşşt, evet evet siz! İstanbul, Kadıköy'de yaşayanlar. Hani şu Altıyol'da dikili, kiminin sırtında, kiminin taşaklarını ellerken, kiminin boynuzlarına poposunu dayayıp fotoğraf çektirdiği, kiminin sevgilisini beklerken saatlerce tavaf ettiği o boğa var ya, ondan söz ediyorum. İşte o boğanın hikayesini biliyor musunuz?

Ben İstanbul'a geleli iki sene olmasına rağmen öğrendim. Sevgili ağabeyim Ümit Sinan Toğçuoğlu'nun ağzından dinledim hikayesini. İstanbul'dan ayrılmaya günler kalmışken bu hikayeyi sizlerle de paylaşmak istedim. Boğanın hikayesi zamanında Sinan Ağabey'imizin çıkardığı Kent 2000 adlı gazeteden alınma. Bilgilerinize.

Şu bizim boğanın bitmeyen maratonu

 Şu bizim boğanın, Altıyol’un ortasında arenaya çıkmış, önüne çıkanı denize kadar kovalayacakmış gibi durduğuna bakmayın...
133 yaşındaki hayvancağızın , oradan oraya koşmaktan, adım atmaya mecali kalmamış...
bizim boğa, taa Paristen gelmiş buralara...
1864 yılında Paris’te doğmuş. Isidore Bonheur ve T.Rouillard adlı iki heykeltraşın eseri.
O zamanlar, Fransız gücünü temsil ediyormuş. Ama 1. Dünya Savaşı’nda Fransız gücü Alman gücüne karşı koyamayınca, bizim boğaya Almanya yolu görünmüş.
Almanlar, Fransızların güç sembolü alıp götürmüşler.
Osmanlı İmparatorluğu, o sıralar, Almanyanın müttefiki olarak savaşın içinde. Güce muhtaç.. Alman imparatoru II.Wilhelm, 1917 yılında Türkiye’yi ziyaret ederken, başkumandan Enver Paşa’ya hediye olarak, güç sembolü boğayı getirmiş.
Bizim boğa, önce Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesine yerleştirilmiş. 1930 da yeni ilçe olan Kadıköy’e getirilmiş. 1953 de, o sıralar Türkiye’nin böbürlenme nedeni olan Hilton’un bahçesine taşınmış. Güç sembolü ya...

Ama, Hiltonun modası geçince, 1969 da tekrar Kadıköy’e postalanmış. Bundan sonra da, Kadıköy’ün sembolü sayılmış nasıl oluyorsa...!

Kadıköy’de kaymakamlık binasının önünde duran boğa, binanın restorasyonu sırasında, depoya kaldırılmış.
Orada unutulmuş da...Hayli zaman sonra, hatırlanıp tekrar sokağa salınmış. Bir oraya, bir buraya derken, Altıyola gelip konmuş.

Şimdilik burada... ama yakında yine yollara düşebilir. Kadıköy Belediyesi, Altıyol’a, beldeyi sembolize edecek başka bir anıt dikmeyi düşünüyor. O zaman, bizim boğanın nereye gideceği meçhul... Maratonu hiç bitmeyecek gibi.
Haziran 1997, Kent 2000

2.06.2005

Hep Kahır

0 yorum

Dur!Bırak kaynasın kahvenin suyu,
Bana istanbul'u anlat nasıldı?
Bana boğazı anlat nasıldı?
Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı yıkanmış,
Kurunur muydu yine o yedi tepe
Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle...

İnsanlar gülüyordu de
Trende,vapurda,otobüste,
Yalanda olsa hoşuma gidiyor,söyle.
Hep kahır,hep kahır,hep kahır
Bıktım be...

Dur!Bırak kalsın,açma televizyonu
Bana istanbul'u anlat nasıldı?
Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?
Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp,
Köprüler,Sarayburnu,minareler ve halici öv
Diyiverdin mi bir merhaba,gizlice...

İnsanlar gülüyordu de
Trende,vapurda,otobüste,
Yalanda olsa hoşuma gidiyor,söyle.
Hep kahır,hep kahır,hep kahır
Bıktım be...

Dur!bırak,kımıldama,kal biraz öylece n'olur
Kokun İstanbul gibidir,gözlerin İstanbul gecesi.
Şimdi gel sarıl,sarıl bana kınalım
Gökkubbenin altında ordada beraber,
Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali,
Hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi.

İnsanlar gülüyordu de
Trende,vapurda,otobüste,
Yalanda olsa hoşuma gidiyor,söyle.
Hep kahır,hep kahır,hep kahır
Bıktım be...

M.F.Gülen

-----