Kısa dalga yayın

27.09.2009

Emine Erdoğan'ın gözleri kamaştıran şıklığı!

2 yorum

Türk basını eleştiremezse Türk vatandaşı eleştirir.
Emine Erdoğan bir başbakan eşi hem de Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının yani bizim devletimizi temsil ediyor, namı diğer Başbayanımız! Dikkat ediyorum bu hanım senelerdir eşinin siyasette olmasından dolayı protokollerde yer alan, kısacası çok etkin bir sosyal düzeyde yaşamına yaşıyor. Fakat ne hikmetse giyimi de bir o kadar bulunduğu sosyal düzeyi, temsil ettiği siyasi ve uluslararası kimliği yansıtmayacak kadar rüküş ve daha da sert bir tabirle kokoş. Bu giyim tarzı ne kendisine yakışıyor ne eşine yakışıyor ne de temsil ettiği siyasi kimliğe.
Aksine Başbakan kendi giyimine, albenisine oldukça dikkat ediyor ama yine anlam veremediğim bir şekilde eşinin bu umarsız tavrına hiç müdahale etmiyor. Ya diyorum Başbakan eşini umursamıyor, yanında olması onun için bir anlam ifade etmiyor ya da umudu kesmiş ne hali varsa görsün diyor. Ne olursa olsun Başbakana iki tavırda yakışmıyor, eşiyle birlikte kendisine ve temsil ettikleri devletin kültürel yapısına değer katacak olan bir durumda ikisi de fedakarca davranmalı ve bu görsel kirliliğe bir dur demeliler.
Bizim 10-15 sene önceki köy düğünlerimizde bile 70lik nineler daha şık giyiniyordu ki onları öyle binlerce lira para akıttıkları "image maker"ları modacıları, terzileri de yoktu en babası kasaba ve şehir konfeksiyoncularıydı yani.
Sayın Başbayan, el insaf diyorum!
Modacıyı falan geçtim kaç tane kızınız kızanınız var evden çıkarken uluslararası bir toplantıya katılacakken dünyadaki "first lady"lerin başbayanların arasından boy gösterecekken hiç mi onlara danışmazsınız? Günümüzde  mahalle toplantılarında, gün toplantılarında bile hanımlar daha dikkat ediyor kendisine.
Kısacası ayıp ediyorsunuz, ayıp. Biraz dikkat edin kendinize.
Yakıştıramıyorum bu tutumunuzur ne dininize ne kültürünüze ne de devletinize. Bir evlat sitemi olarak algılayın lütfen!

26.09.2009

Bir Kadir ÇELİK'e bir de bana çatmayacaktınız!

0 yorum
Akşam telefonda konuşma gürültüsüne uyandım da babamın yanına gittim. Hayırdır ne bu gürültü falan derken babam, annemin telefonu elime tutuşturdu. Telefondaki adam: Emniyetten bilmem ne başkomiser olduğunu, bizim kredi kartından (yani babamın) beş tane falan hat alındığını, bunlarla bir albayın karısına şantaj mantaj yapıldığı, yok soruşturma yaptıkları  gibi bir şeyler anlattı da anlattı. Ben telefondaki çakma baş komiserin her  anlattığının ardından: Eeee, ne olmuş, eee, evet, benden ne istiyorsun gibi şeyler söylüyorum elbette. Emniyetin ne zamandan beri telefondan soruşturma yürüttüğü gibi şeyler de soruyorum. Tabi dallamanın sinirleri bozuldu; ben bir baş komiserle nasıl böyle konuşurmuşum! Biraz argo bir şekilde telefondan böyle soruşturma yapan bir baş komiserle ancak böyle konuşulacağını söyledim. Adam epey bir sinirlendi; kendi demesiyle hemen emniyete gitmemi emretti. Ben gittim mi?

24.09.2009

Parola manyağı olmuşum

0 yorum
Kişisel işlemlerim için aklımda tuttuğum şifreler, parolalar ve sayıları düşünüyorum:
1 adet tc kimlik no
1 adet bankamatik şifresi
1 adet internet bankacılığı kullanıcı kodu
1 adet internet bankacılığı hesap no
1 adet internet bankacılığı şifre
4 adet eposta adresinin şifresi
1 adet blogger şifresi
1 adet ff,twitter şifresi (bunlar aynı)
4 adet internet kitapçısı şifresi
8 adet edebiyat,sosyal ağ vb sitesi şifresi (bunların sayısından emin değilim)
1 adet alan adı şifresi
İşyerinde kullanmak zorunda olduklarım:
1 adet bilgisayar domain şifresi (45 günde bir değişiyor)
1 adet iş ağı yazılımı şifresi
2 adet e posta şifresi
1 adet veb yönetim şifresi
2 adet (gerektiğinde kullanmak üzere admin yetkili) kullanıcı şifresi
1 adet sgk e bildirge
1 adet sgk kesenek bildirimi
1 adet kbs şifresi
2 adet banka hesap numarası
1 adet vergi numarası

Bunlar ilk anda aklıma gelen ve sayabildiklerim, şu an sayamadığım(upload,download,stok) ve ancak ihtiyaç halinde hatırladığım siteleri ve kullanıcı adı şifrelerini hiç sayamıyorum bile. Bu bir de internet detoksu yapmış halim

19.09.2009

Gazete yazarlarının benden öğrenecekleri var : Ana dil mi, ana dili mi?

0 yorum
Özdemir İNCE, Kürtçülük sorununun tersi ve yüzü başlıklı yazı dizisinin bugünkü yazısında:
Ben yazıma bir giriş olarak anadilde öğretim’in anadili öğrenmek anlamına değil, okul öğretimleri boyunca bütün derslerin anadilde yapılacağı anlamına geldiğini 1001’inci defa yazacağım. Ama bu basit gerçeği bilmeyenler ya da bilerek anlam karışıklığı yaratanlar var. Örnekleri birlikte okuyalım:
böyle diyor ve altına da gazetelerin köşe taşlarının anadil ile ana dili arasındaki farkı anlayamamış yazarların köşelerinde yazdıkları paragraflarını, tarihleriyle birlikte alıvermiş.
Ben ki şurada kendi halinde yazan, sıradan bir vatandaş olarak dahi memleketinde yaşananlardan duyduğu tedirginlikleri dile getiren birisi olarak bile bu basit, akademik ve pratik ayrıma varamamış insanların,

6.09.2009

Çocuklar bu vahşeti nereden öğreniyor?

1 yorum
Şöyle bir manzara düşünün:
Biri 8-9, biri 4-5 yaşlarında iki erkek kardeş ve yine 4-5 yaşlarında bir kız çocuk, mahalle arkadaşları-komşu kızı belkide.
Büyük erkek çocuk, kız çocuğunu bir duvarın dibinde oturtmuş, saçlarını avuçlamış itip-kakıyor ve küçük erkek çocuk ise kızın suratına suratına tekme atıyor.Zavallı kız çocuğu ise can havliyle, bağırıyor, ağlıyor ama çevrede pazar günü  sabah saatleri olduğu için kimse bulunmuyor.
Şans bu ki pazar sabahının köründe bu manzaraya şahit olup o kızcağızı o iki hayvan minyatürünün elinden kurtaran bendim.
Nasıl bir aile, nasıl bir çevre nasıl bir çocukluktur bu ya? Bu çocuklar bu kadar öfkeyi, nefreti, nereden öğrenip de vahşice uygulayabiliyorlar aklım almıyor!
O kızı o halde görünce inanın kalbim ateş topuna döndü, göğsüm yanmaya başladı. Allahtan ki uzaktan bağırdığım esnada, çocuklar kızı bırakıp kaçtılar yoksa o manzarada o çocukları elime geçirmiş olsaydım ben de bir hayvanlık sergileyebilirdim.
Pes diyorum pes... Allah sonumuzu, gençliğimizi hayır etsin!