Çam, eskiden Türklerde mukaddes ağaç sayılırdı. Evlerde bulundurulurdu. Onun şerefine, daha üç-dört bin yıl önce, insanların putlara tapındıkları zamanlarda, bayramlar düzenlenirdi.
Bayram, ilk olarak Dünyâ’nın merkezinde, tanrıların ve ruhların dinlendikleri yerde yaşayan Yer-su’ya adanırdı.
Yer-su’nun yanında, gür beyaz sakallı bir ihtiyar olan Ülgen bulunurdu. İnsanlar, onu dâimâ, zengin kırmızı kaftan içinde gördüler. Ülgen, aydınlık ruhların reisi idi. O, altın kapıları olan altın yer-altı sarayında, altın bir taht üzerinde oturmaktaydı. Güneş ve ay, ona itaat ederlerdi.
Çam bayramı, kışın en soğuk (25 aralık) zamanında yapılırdı.
O zaman, gün geceye gâlip gelirdi. Ve güneş, toprak üzerinde daha uzun süre kalırdı. İnsanlar, Ülgen’e duâ ederler, güneşin dönüşü için ona teşekkür ederlerdi. Duâların işitilmesi için Ülgen’in sevgili ağacı olan çamı süslerlerdi. Onu eve getirirler, dallarına parlak kurdelalar bağlarlar, yanına hediyeler yığarlardı.
Bütün gece, güneşin karanlığa gâlibiyeti hâdisesi dolayısıyla eğlenirlerdi. Bütün gece “Koraçun, Koraçun” diye bağırırlardı. Böylece bayramı “Koraçun” diye adlandırdılar; bu söz, eski Türklerin dilinde, “azalsın” mânâsına geliyordu...
Gece azalsın, gündüz artsın!
Çamın etrâfında sabaha kadar “inderbay” adı verilen bir halka (dâirevî) oyunu oynarlardı: İnsanlar, güneşi sembolize eden dâireye katılırlardı. Böylece, semâvî ışık vereni (güneşi) geri dönmeye çağırırlardı. Herkes, en mahrem dileğin, esrârengiz bu gecede, değişmeden gerçekleşeceğine inanırdı.
Gerçekten de, Ülgen, bir kere olsun red cevâbı vermedi, hayatta bir kere olsun mahcup etmedi: Bayramdan sonra gece dâimâ kısaldı; kızıl güneş ise, hep, gökyüzünde daha uzun, daha uzun süre kaldı.
Çam, “Ülgen’in ağacı” diye adlandırıldı. O, tanrıların ve ruhların yer-altı dünyâsı ile insanların dünyâsını birbirine bağlardı. Çam, ok gibi, yukarıya, gökyüzüne çıkan yolu gösteriyordu... Rusça’daki “daroga”(yol), “put’ (yol) mânâsına gelen Türkçe “yol” kelimesi buradan (çamın adından= yol’-yolka) geliyor.
İşte ağacın adının geldiği yer!
Yeni yıl ağacı (çam) bayramı, bugün herkesin mâlumu! Ülgen, gerçekten, yeni bir ad –Ayaz Ata– Noel Baba-aldı; fakat onun bayramdaki rolü ve kıyâfeti aynen kaldı.
Kaftan, şapka, kuşak, deri çizme yâni Ayaz Ata-Noel Baba-’nın kıyâfeti de eski Türklerin gardırobundan. Onlar, tıpatıp böyle bir kıyâfet içinde dolaşıyorlardı. Arkeologlar, bunun doğruluğunu mükemmel bir şekilde ispat ettiler.
Ülgen, efsânelerin söyledikleri gibi, bâzan kılık değiştirirdi. O zaman Erlik adını alırdı. Bununla birlikte, Erlik’in, Ülgen’in kardeşi olması mümkündür...
Mühim başka bir şey var... Eski Türklerde Ülgen ve Erlik, iyiliği ve kötülüğü, ışığı ve karanlığı temsil ediyorlardı. Onun için, 25 Aralık’ta, bütün insanlar, hattâ en kötüler bile, iyi ve cömert olmaktaydılar. Bu târihte, Erlik, kötülük sembolüdür. O, bu gün torba içinde hediyeler getirirdi. Çocuklar da onu ararlardı. Onlar, şarkılarla dolaşırlar, tekerlemeler söylerlerdi.
Kaynak : Kıpçaklar (Murad Adji, Çev.:Fahri Unan)
MHP Hatay Milletvekili Turan Çirkin'in soru önergesini yanıtlayan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 2003-2007 arasında ihtiyaç sahibi ailelere dağıtılan 5 milyon 862 bin 722 ton kömürün Hazine'ye maliyetinin yaklaşık 1 milyar 8 milyon YTL (bugünkü döviz kuruyla yaklaşık 849 milyon 588 bin 640 ABD doları) olduğunu açıkladı.
Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) Pazarlama ve Satış Dairesi'nin bilgi notuyla, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına yanıtlayan Atalay, fakir ailelere kömür yardımı uygulamasının, Bakanlar Kurulu kararıyla, 2003'te başlatıldığını belirtti. Atalay, dağıtılan kömürlerin bedelinin, Anayasa ve KİT Kanunu'nun ilgili hükümlerince, valilikler aracılığı ile Hazine tarafından karşılandığını söyledi.
Bu kapsamda, 2003'te 687 bin 763, 2004'te 1 milyon 56 bin 927, 2005'te 1 milyon 329 bin 330, 2006'da da 1 milyon 273 bin 265 ton kömürün dağıtıldığı bildirildi. Atalay, kesinleşmeyen hesaplara göre, geçen yıl dağıtılan kömür miktarının da 1 milyon 515 bin 487 ton olduğunu söyledi.08.02.2008