Kısa dalga yayın

26.02.2011

Özelleştirilen Kuruluşlarda İstihdam Fazlası Vardı Aldatmacası

0 yorum
Çoğumuz biliyoruz ki özelleştirmelerin bir çoğu zarar ve kamuda iş gücü fazlası bahaneleriyle gerçekleştirildi.

Oysa ki; en basitinden telekom ve tekel ve şeker fabrikalarındaki istihdam fazlaları güya özelleştirmeyle kamu sırtından atılmış gözüküyor oysa gerçek hiç de öyle değil.

Telekom özelleştirmesi sonrası yaklaşık 13 bin, şeker fabrikaları ve tekel özelleştirmeleri sonrası ise 44 bin kişi toplamda 57 bin kişi kamu da istihdam edilmeye devam edilmiştir.

Tekel ve şeker özelleştirmelerinden işsiz kalanlar kamuda çeşitli bakanlıklarda 4/c (geçici personel) statüsünden istihdam edilmektedirler. İlköğretimden yüksek öğretime değişen şekilde 800-1000 TL arası aylıkla çalışmaktadırlar.

Telekom özelleştirmesinden kamuya geçenler ise telekomda aldıkları aylıkların beş yıl süreyle hak kaybına uğramayacak şekilde hesaplanmasıyla yuvarlama olarak bir bekçi 1600 TL (aile ve çocuk yardımı hariç) müdür düzeyinde bir çalışan ise 3500 TL (aile ve çocuk yardımı hariç) aylık almaktadırlar. Bunları örnek olarak veriyorum çünkü en net olarak ulaşılabilen veriler bunlar. Diğerleri için ise ayrıntılı bir araştırma yapmak gerekiyor.

Neticede istihdam fazlası vardı bahanesiyle yapılan özelleştirmelerin çoğu kamu sırtından istihdam fazlası yükü atmamış bilakis istihdam fazlası yük özelleştirilen kuruluşlardan alınarak kamu sırtına yüklenmiş ve satışlar o şekilde gerçekleştirilmiştir.


Yani kamuoyu, özelleştirilen kuruluşlar için zarar ediyordu, istihdam fazlası vardı şeklinde yönlendirilerek kâr eden, kar edebilecek kuruluşlar özellikle yabancı sermayeye teslim edilerek piyasaya açılmıştır. Ülkemizde bu şekilde yabancı sermayeye teslim edilen kuruluşlar avrupa ülkelerinde halka arz edilerek piyasaya açılıyor, vatandaşlara ve özellikle yerli sermayeye teslim edilmiştir.

25.02.2011

TRT Kürtçe ve Arapça Kanalları ile Seçim Propagandası

0 yorum
12 Haziran'da yapılması muhtemel genel seçim öncesi partilerin yapacağı seçim propagandası konuşmaları her zaman olduğu gibi TRT 1 den yayımlanacaktır.
Acaba bu seçimde TRT nin yeni açılan kanalları olan TRT 6 ve TRT Arapça partilerin propaganda konuşmalarını yayın yaptıkları dillerde yayımlayacaklar mı?

Bana sorarsanız yayımlamaları gerekli. Madem demokrasiyi ileri düzeye çıkarmak adına bu yayınlar yapılıyor o halde partilerin propaganda konşmalarının da bu kanalların yayın yaptığı dillere çevrilerek yayımlanması gerekiyor.
Güvenlik ve bazı  hassasiyetler nedeniyle her parti ülkenin her ilinde propaganda yapmıyor-yapamıyor. Devletin bu olanaklarının demokrasinin geliştirilmesi adına siyasi partilere kullandırılması gerektiği inancındayım ve bu konuda da gerekli düzenlemenin (zannedersem YSK sorumluluğunda) yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Fakat burada Türkçe'den başka dillerde propaganda yapma yasağı handikap oluşturur mu onu da değerlendirmek gerekir. Şayet bu yasak engel olur ise onun da en azından devlet yayını çerçevesinde siyasi partilere verilen bir hak olarak gevşetilmesi gerekir

22.02.2011

İslam Sadece Kadınlara Mı Geldi?

0 yorum
Nedir bu müslüman kadınların islamcılardan çektiği arkadaş?

Kuran'da mümine iki yasak varsa onun misliyle yasak bu jakoben islamcılar tarafından kadınların üzerine konuyor.
Yok başını açma, gülme, konuşma, sağa bakma, sola bakma, erkeğin yanında yürüme, hayata karışma...
Ulen arkadaş yüce Allah bile bu kadar yasak koymamşıken siz, kim oluyorsunuz da insanların üzerine bu kadar yasak yağdırıyorsunuz?
Bu dini gönderen siz misiniz yoksa Allah mı?
Varsa yoksa kadınlara yasak, kadınlara tecrit. Ulan iki dakika delikanlı olun da itiraf edin avamından alimine; biz nefsimize gem vurmayı kendimize yediremiyoruz diye.

Kuran'daki Yusuf Suresini bilmez misiniz? Aleni olarak Kuran'da kadın değil de erkeğin kendi iffetini korumasını örnekleyerek emreder. (Neden acaba?) Kadın seni arzulasa da açılsa da saçılsa da sen arzularına esir olmayacaksın der. Hz Yusuf, arzularının esiri olmaktansa zindanı tercih eder.

Alooo, âlim kısmısı size sesleniyorum:

Bir müslümana yaratıcısı tarafından verilen aklını kullanma yükümlülüğünü tahakküm altına alarak, nasıl dua edeceği, ne kadar zekat, fitre, sadaka vereceği, nasıl selam vereceği vb kulluk sorumluluk ve görevleri yerine getirmeyle modern hayatın kendisine tanımış olduğu sosyal hak ve seçimlerin kullanma eğiliminde tercihlerini belirleme konusunda yol ve yordam göstermekten, aydınlatmaktan ziyade doğrudan onun yerine karar verme yetkisini kendinde gören ve müslüman bir insanı günah işleme, cehenneme gitme, dinden çıkma gibi endişelerinin karanlığında bırakıp korku, aldatma, kandırma usulleriyle muhakemesini engeleyip sadece uygulayıcı bir konuma indirgeyen jakoben islamcılıktan sıyrılın biraz, insafa gelin be.
Benden söylemesi; bu tanrıcılık oyununda çanak çömlek patlayınca fena sobeleneceksiniz haberiniz olsun. O tarafta yemezler bu oyunu...

21.02.2011

Aref'in Suçu ne?

0 yorum
İran'dan adam çalışmış çabalamış, bir şeyler öğrenmiş ve bir yetenek yarışmasına çıkmak için kalkmış gelmiş. Yaptığı gösterileri seyreden herkesin ağzı açık kalmış.
Ana! O da ne? Gösterisinin ardındaki teknik alt yapı deşifre edilmiş.
Ulan sanki adam tutmuş da sahtekarlık yapmış gibi bir yazılar, bir araştırmalar, bir yermeler.
Ulan ipneler başka şehirlerde başka adamlar bu işi yaparken ağzı açık ayran delisi gibi seyrediyordunuz, takdir ediyordunuz. Bu gösteriyi yapan adamları kanallarınıza, haberlerinize çıkarmak için, röportaj yapabilmek için bir .ötünüzü vermediğiniz kalmıştı. Copperfield denen herifin götünü yalayacaktınız bir zamanlar. Ne çabuk unuttunuz o günleri? O herifler sanki ermiş miydi de o gösterileri yapıyordu?
Şimdi, gencecik adam çıkmış, siz de çıkmışsınız karşısına, itin götüne sokup çıkarmak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Sokayım sizin haberciliğinize... Parmağımı. Hata o çocukta ki gelmiş de Türkiye'de şansını denemiş. ABD, İngiltere veya Almanya'da olsaydı şimdi o çocuğu ekrana çıkarabilmek için kim bilir nelerinizi vermenin hesabını yapıyordunuz!
Ondan sonra bu memlekette niye böyle böyle şeyler olmuyor diye kendi kendinize pandik atıyorsunuz.
İranlı olması mı zorunuza gitti ipneler? De çektirin gidin hadi! Haberciliğine soktuklarım... Parmağımı.
Nasreddin Hoca misali; marifet kutudaysa, kutu da ortaya çıktı sizi görelim.

http://www.dipnot.tv/4594/Arefin-sirrini-acikliyoruz.aspx
http://www.dipnot.tv/4597/David-Copperfieldten-Arefin-gosterisinin-orjinalini-yayinliyoruz.aspx

http://www.birincikuvvet.com/Televizyon/396343-Aref_Yetenek_Sizsiniz_Turkiye_yarismasinda_herkesi_hayretler_icinde_birakti__.html

12.02.2011

Bottan Muhabbetler - Okunmuş Su - 1

0 yorum
Bottan muhabbetler serisinde bildik askerlik anılarından,palavradan, abartıdan çok kışlada yaşadığım, gördüğüm bazı ilginç olayları yazıya dökeceğim. Hatıra kalsın askerliğin kendi mantığı içerisinde. Kişi, isim ve kurumlar gerçek olabileceği gibi kurgu da olabilebilirler, hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.
Gürültüsüz patırtısız geçen yağışlı ve soğuk bir sonbahar günün ardından bir şafak daha attırmanın sevincini yaşarken yazıhanemin karşısındaki bölük komutanı odasına giren çıkanların sıklaşmasıyla içimi kaplayan huzursuzluğun artışı başa baş gidiyordu. Bir zaman hiç önemsemedim ne oluyor ne bitiyor diye. Yazıhanemde oturmuşum, bilgisayar karşısında nöbet listesini düzenliyorum. Yat saati gelmek üzereyken koridorlarda olması gerekenin tam aksine bir gürültü, koşturmaca baş gösterdi. Başladığı gibi, hızla sona ermişti koşturmaca ve gürültü, bölük binasında çıt yoktu dışarı da ise sırayla isimler okunuyor içtima alınıyordu. Oysa yat içtiması çoktan alınmış, bölükte millet keyfine bakmaktaydı yat saatine kadar.
- Yazıcııııı!
- Emret komutanım!
- Bana şu bölük çavuşuyla çavuşları çağır!
- Emredersiniz komutanım!

Dışarıya, bölüğün önüne çıktığımda çiseleyerek yağmur yağıyordu ve bölük nizami bir şekilde sırada bekliyordu. sıkıysa beklemesinler, Niko nöbetçiydi o gün.

Garip gureba arkadaşlardan birinin parası çalınmış, o da bölük komutanına şikayete çıkmış. Eyvah ki eyvah! Sabaha kadar içtima.

Bölük komutanı çavuşlara bas bas bağırıyor:
- Ulan ne biçim adamlarsınız, bölükte para çalınıyor ve kimsenin ruhu duymuyor? Hep bereber bulacaksınız o hırsızı bana yoksa sabaha kadar size yatak yüzü yok. Size bir saat mühlet!
Hep bir ağızdan:
- Emredersiniz komutanım!
He ya emredersiniz de nereye emredersiniz, nah bulursunuz diyorum kapıdan çıktıklarında.
-Yiyorsa sen desene Niko'ya...
Aldıkları emirle gaza gelen çavuşlar koğuştakileri, koğuş nöbetçisini, nöbetçi çavuşu sorguluyorlar. Öğrendiklerini pata küte gelip Niko'ya aktarıyorlar. Sonuç? Hiç bir şey. O, onu demiş, bu buradaymış.
Nereden bulacaksın ki kardeşim; bölükte hırsızlıktan sabıkalı mı ararsın, insan kaçakçısı mı, tozcu mu, otçu mu, tecavüzcü mü... E bırakın o kadarını da bilelim.

arkası yarın, belki yarından da yakın.