Kısa dalga yayın

29.12.2010

Bottan Muhabbetler - Kışlada Yılbaşı

0 yorum
Televizyondaki dizilerin yılbaşı kombinleri ve cıngıl belsi falan duyunca aklıma askerde geçirdiğim yılbaşı geliverdi birden.
31 aralık akşam yemeği karavanaları dağıtılırken yemekten sonra yılbaşı için ek olarak  da her asker başına çeşit çeşit meyve verilirdi. Sonra onlar gazinoda televizyon karşısında eğlence programları  eşliğinde bir güzel yenirdi. Yat saati uzatılır, gece yarısını bulurdu. Akşamdan hazırlanan ve mevcut oyun havalarından ve ecnebi şarkılardan seçmeler yapılır nöbetçi astsubay ve uzman eşliğinde şartlar elverdiği ölçüde oynanır eğlenilirdi. Misket mi ararsın, kolbastı mı, disko mu, "club" mı hepsi mevcuttu ya...
Vay bee!
Yılbaşı ağacı yoktu elbette ama Ülgen Atayı (Bknz. Eski Bir türk Geleneği: Çam Bayramı) yad etmiş olurduk böylece! :)

Harbiden Tiyatronun Keyfi Başkaymış

0 yorum
Dün akşam çocukluğumdan beri yapmadığım birşey yaptım, başlıktan da anlaşılıyordur heralde; tiyatroya gittim.
Televizyon dizilerinden hayranı olduğum Cengiz Küçükayvaz'ın bir tiyatrosu varmış, Sakarya'ya geleceklerini öğrendiğimde tereddütsüz bunu seyretmem lazım dediydim.

Oyun güldürü (komedi) türünde, bir İngiliz yazara aitmiş, Bu Para Başka Para.

Bu tiyatro dediğin sinema gibi değil ki ne yapayım, hadi gidelim dediğinde her zaman bir arkadaş bulamıyorsun en çok da o nedenle gitmiyordum, iyi oldu hatta fevkalade oldu.
Oyunun girişi hariç hemen hemen çatlayana kadar güldük, eğlendik. Cengiz Küçükayvaz bile oyunun sonunda " Ooo iyi eğlendiniz devam edelim mi?"  diye espiri yapıverdi, gece yarısı.
Bir de oyun yetişkin oyunuymuş, gay muhabbeti ve esprilere gelenlerin çoluk çocuğunun tepkileri de tam komediydi; yetişkinler olarak biz gülmekten kırılırken çocuklar "Bu ne be? Hiç komik değil ki" gibi serzenişlerde bulunuyorlardı ailelerine, sağda solda mırıldanıp duruyorlardı.

Ha  tabi salondaki eğitimli(!)-öğrenimli kırolara da değinmek lazım; habire ellerinde, kulaklarında telefonlarla sağdan soldan salona girip çıkanların terbiyesizliği ve görgüsüzlüğünü görünce ben utandım valla.Seyircinin ilgisini dağıtıyor ki kim bilir sahnedekiler nasıl kalaylıyorlardır bu kıroları ki haklılar da bence.
Ayıp ya, perdede sinema oynamıyor, insanlar emek veriyorlar canlı kanlı, valla biz babadan böyle görmedik, yadırgarım.
Güzel eğlenceli oyundu, ellerine dillerine sağlık.

23.12.2010

Mevcut Sistemde Zaten 2 Yerel Meclis Var

0 yorum
BDP li Selahattin DEMİRTAŞ ve bir şekilde bir yerlerde toplanan Kürtçü tayfa tutturmuşlar da ikinci meclis, ikinci bayrak diye. Yav arkadaş mevcut sistemde zaten yerel yönetimler açısından iki tane meclis var:
İkinci bayrak ya da sembol olayına gelince beldeden tutun da büyükşehirlere kadar binalarında Türk bayrağı yanında yerel sembollerin yer aldığı bayraklar dalgalanıyor. Bunu kendileri de biliyor ve hatta dile getiriyorlar fakat kimse de demiyor kardeşim e daha derdiniz ne diye.

Neymiş özerklik istiyorlarmış; bölgenin kendi kaynakları ve vergilendirmesi ile kalkındırılabileceğini öne sürüyorlarmış.

Merkezi yönetim elindeki her türlü kudrete rağmen senin o söz ettiğin bölgeden adam gibi vergi toplayamıyor bırak vergiyi verdiği hizmetlerin karşılığını bile alamıyor. Kaçakçılık bölge halkının asıl gelir kaynağı olmuş. Marmara bölgesi ve biraz da ege bölgesi ülke ekonomisini ayakta tutuyor sen kalkmışsın bölge kaynaklarıyla bölgenin kalkınmasından bahsediyorsun.
İkinci, meclis, bayrak senin derdin değil de asıl sorunun kalkınma ise elindeki nüfuzu kullan da devletle el ele verip bölgeyi kalkındırmaya çalış, olmaz mı? Niye durduk yere cahil cühela aydınlarla dolu ülkemde ortalığı birbirine katıyorsun?
Çoğunlukla terör örgütüne çalışan kaçak ekonomisini engelleyip, ticareti, işvereni kayıt dışılıktan kurtarıp kalkınma peşinde koşacağına düşmüşsün meclis, flama peşine. Kendin de söylüyorsun; bunlar var işte! Bölge insanı kaçaktan cukkayı tutup batıya göçüp yatırım yapıyor, bunları bile bölgende tutup da yatırım olanağı sağlayamıyorsun kalkmışsın özerklikten kalkınma hikayesi okuyorsun. Senelerdir bizler mesele etnik değil, ekonomik diyince siz ve şürekanız aydın takımı; yok bir etnik kimliği görmezden geliyorsunuz diye sızlanıyor bu dem ortaya çıkıp özerklik taleplerine kalkınmayayı bahane ediyorsunuz.

Derdin kalkınma ise elini taşın altına sok da kaçakla mücadelede devlete destek ver, bölge halkının kalkınmasına ön ayak ol, görelim.

17.12.2010

İki Dilli Hayat Sevdası(!)

0 yorum
(BDP) Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, "Kürtlerin yaşadığı tüm bölgelerde ve yaşamın tüm alanlarında iki dilli hayat olacaktır" dedi
İKİ DİLLİ HAYAT...
Demirtaş, esnafın alışveriş dili olarak anadili kullanması, ticarethane isimlerini anadillerinde koymaları, ticari markaların anadilde olması, menü ve tabelaların iki dilli olması gerektiğini savunarak, bunun önünde hiçbir yasal engelin bulunmadığını, bunun için artık devletin yasal ve anayasal düzenleme yapmasını beklemeyeceklerini belirtti. bağlantı
 Tv ve gazete haberlerinde de gördük; Kürtlerin ağırlıklı yaşadığı bölgelerde yukarıda bahsedildiği gibi iki dilli hayata geçilmiş...miş...

Pratikte zaten devletle, doğal olarak da eğitim-öğretim ve Türkçe ile arası pek iyi olmayan bölge şimdi iki dilli hayat safsatasıyla iyice içine kapanmaya zorlanıyor. Neymiş pazarda kabak üzerindeki fiyat etiketine kabağın Kürtçe adı, çöp tenekelerinin üzerinde Türkçe'nin yanında Kürtçe yazılmış, belediye binalarında isimlikler ve yönlendirme tabelalarına Türkçe, Kürtçe bir de okuyanın zoruna gitmesin diye İngilizce yazılmış. Oldu olacak yollardaki sağa dönüş, sola dönüş tabelalarının üzerilerine bir de Kürtçe ne anlama geldiğini yazsınlar, belki faydası olur işareti görmeyenlerin Kürtçe ne yazıyor diye ilgisini çekebilir.

En çok da buna güldüm: hizmet binalarında Kürtçe isimlik ve yönlendirme tabelalarına. Ulan bırak resmi kurumda İngilizceyi, Kürtçeyi, Türkçe'yi bilen adamlar bile en cahilinden en okumuşuna gözlerinin önündeki tabelayı okumazlar da birini bulsak da ne nerede diye sorsak diye oda oda dolaşıp şu nerede bu nerede diye sorarlar, her gün yaşıyoruz bunu. Yani pratikte faydası hemen hemen hiç düzeyinde iki dilli hayat eyleminin apaçık başka amaçlar içerdiğini gözler önüne serer bu durum.

Bu tür isim, yön, yol levhası  vb şeylerin özellikle resmi kurumlarda yer alması semboliktir. Devletin resmi diline  atıf yapar. Yoksa millet çarşıda, pazarda, sokakta, ticaret hanesinde Kürtçe konuşur kime ne, bu konuda haklılar ki hemen hemen 2001 den beri bunların resmi engelleri kaldırılmıştır.
Ama bu iki dilli hayat söylem safsatası ve uygulaması provakatif, devletin anayasal düzenine başkaldırı, meydan okumadır.
Yav çıkıp deseler ki; ana(anne) dilinin Türkçe'den başka bir dil olduğunu beyan edenlerin gideceği kurs ücretinin şu kadarlık kısmını devlet karşılasın, bu konuda bir düzenleme yapsın. Eyvallah derim karşı çıkanlara ben karşı çıkarım.
Fakat maksat başka, üniter devletin bölgedeki ne kadar resmi temsili, sembolü varsa karşı çık, karşısına ana dilini çıkar, ana(anne) dilinde eğitim talebinde bulun, ikinci resmi dilden bahset ondan sonra biz üniter yapıdan yanayız diye laf salatası yap.
Hadi canım yemezler. 

Resmi dilin karşısına, hele de güneydoğu ve doğu anadolunun bir kısmı gibi senelerdir üniter devlet yapılanmasından soyutlanılmasına çalışılmış bu bölgelerde ikinci resmi dil talebiyle çıkmak resmen bölücülüktür, üniter devletin temeline dinamit koymak, mayın patlatmaktır.


Türkiye Cumhuriyeti kaynaklarını, birikimini, vergi gelirlerini ayrılıkçı düşüncelere kaynak olarak kullanma girişimidir. 'Kuzey Kürdistanın' inşası için bölge insanını üniter devlete, Türk  Milletine karşı izole etmek, ayrıştırma girişimidir. 

10.12.2010

TRT'den Çocuklara İyi Kâbuslar

2 yorum
TRT başlattığı uygulamayla "Adile Naşit’ten Masallar Dinleyerek Yetişen Neslin Anısına" Tele adı verilen  bu ucube simge televizyon ekranında göründüğünde ekran başındaki çocuklara artık uyumalarını gerektiğini hatırlatıyormuş.
Ekranda İyi Uykular Çocuklar yazısıyla bu ucubeyi gördüğümde ne olduğunu çözmek için epey uğraşmıştım.

Çocuklara yönelik bir uygulamada böylesi ucube görünümlü bir simge seçmek de ancak bugünkü TRT'ye yakışır diye düşünüyorum. Ekrana yansıdığı fon ile ne olduğu anlaşılmayan tek gözlü bir ucube. İnsan en azından şunu iki gözlü falan yapar. Hareketli göz(!) kırpar haliyle çocuklara iyi uykular yerine bence iyi kâbuslar diyen bir simge.



 En basitinden çalakalem haliyle şu bile daha sevimli değil mi ?

7.12.2010

Memur Değil Misiniz...

0 yorum
- Memur değil misiniz, hepiniz aynısınız işte; bugün git yarın gel! Nedir bu vatandaşın çektiği sizden?

Kendim de memur olmama rağmen bu sözleri memur arkadaşlara kullanmayı seviyorum. Vatandaşın benimle işi olmuyor, genelde bizimkilerle muhatabım da o sebeple başka bir kurumda veya bizim arkadaşlarla işim olduğu zaman, beklemem gerektiğinde bağıra çağıra kullanıyorum. Üstüne de okkalı bir kahkaha çok süper oluyor. E tabi arada muhabbet var, samimiyet var yoksa öyle her yerde anlayışla karşılamıyorlar bu şakayı.

Depoya, teknik işlere vs baktığım için sık sık arkadaşların işi düşüyor bana. İşte bu zamanlarda  "Herşeyi devletten beklemeyin canım!" serzenişi var ki bu daha süper oluyor.  Huyum kurusun, söylenmeden bir iş yapmak da zevk vermiyor işte. Benden bir şey isteyen; ben sorunu giderene veya malzemeyi verene kadar istediğine pişman oluyor ama eli mahkum. Rutin ama seviyorum bu sinir işi. Katlanacaklar artık, ne yapayım. Yoksa 60 yaşına kadar nasıl çekilir bu iş?

Arada derede Hanım'a da şikayet ediyorlar üçkağıtçılar, elbette acısını çıkarıyorum onlardan.

4.12.2010

İnsanın Kendi Modası

0 yorum
Bu moda ne garip bir şey.
Ortaokul sonu ve lise çağlarımı; mecburiyetten babamın ve amcalarımın gençlik dönemlerinden kalma eski giysilerini giyerek geçirdim. Benim bunları giymem maalesef ki yokluktandı. Eskileri giymenin hafiften burukluğu olsa da giydiklerimin yakıştığı düşüncesi daha ağır basardı ki gerçekten de yakışırlardı. Babamın ve amcalarımın bana kalan küçülmüş eskileri oldukça janti ve yeni dururlardı, çünkü sağ olsunlar, hem işlerinden dolayı hem de titizliklerinden dolayı giyimlerine hep itina göstermişlerdir. Babam, evlilik nedeniyle ağabey baskısından foto muhabirlikten memurluğa geçmiş, amcam da memurluk yapmasına rağmen ressamlığını devam ettirmiş sonrasında  güzel sanatlara uzman olarak geçmiş ve vefat edene kadar bu görevi yapmıştı.

Neyse...
İşte o zamanlarda giydiğim dar kalıp, yakaları düğmeli veya iğneli gömlekler (klasik okul renklerinde yani toz mavi veya beyaz olmasa da), italyan kesim çift düğmeli ceketler ama özellikle dar kravatlar,  hep arkadaşlarım arasında dalga dubara konusu olmuştur. Giydiklerimin hissettirdiği  farklılık ve şıklık bu gırgır dalgasını başımdan savmamda hep yardımcı olmuştur.
O kadar zaman normal kravatları taktıktan sonra son senelerde dar kravatları takmaya başlayalı beri normal kravatları taktığımda sanki boynumda bir tabela asılıymış gibi hissediyorum. Ne yapayım şimdi, bir dünya kravatı ne edeyim? Atsan atılmaz, satsan satılmaz, kıyamam da şimdi, ta üniversite yıllarımdan beri bir dünya para verdim de yaptım onlarca kravatlık koleksiyonu.
Aman neyse, biraz genişleyip göbek yapınca onlar da şimdiki gibi hissettirmezler herhalde.
- Hanıııım dokunma şimdilik kravatlarıma....

2.12.2010

Evliliğin Hayata Yansıması

0 yorum
Evliliğin insanın hayatına etkilerini sayısız olarak nitelendirebilirim ama tabi ki bu tespit, kişinin hayata ve evliliğe bakışıyla ilgili olması nedeniyle kendi evliliğime ilişkin.

İnsanı biraz olsun yoran tarafı, cemiyete katılma zorunluluğu hissettirmesi. Bekârken bir olay görmezden gelinip geçiştirilip, katılmaktan kaçınılabiliyorken evlilikte bu durum böyle olmuyor. Evlilik, ister istemez sosyal hayatın (buralardaki tabiriyle cemiyetin) daha da göze batan, aranan bir unsuru haline getiriyor insanı. Kişinin hayata bakışıyla ilgili.Benim açımdan akraba ve hısım bağları değerli olduğundan kaçınılamayacak kadar önemli bir durum.
İnsan yalnızken cemiyette pek o kadar yokluğu kendini hissettirmese de evlenip bir aile olduktan sonra o aile akraba, hısım ve iş çevresindeki cemiyetlerde, aranır bir hale geliyor. Bu durum doğal olarak ferdi, aile hayatını kısıtlayıp cemiyete vakit ayırmaya zorluyor insanı.


Ne şekilde olursa olsun, evlilik güzel şey!