Seyahatten gelen darbe.

Ertuğrul Özkök yine döktürmüş bugünkü yazısında mahalli despotluktan bahsetmiş, yazı arasındaki şu cümleler dikkatimi çekti.

...
Kafamdaki kıvılcım, geçen hafta Milliyet Gazetesi’nde çıkan bir yazı ile çaktı.
Şehirlerarası otobüslerde bazı kişiler "namaz molası" istemeye başlamış.
Şimdi bazıları çıkıp şunu söylüyor:
"Canım birkaç kişi bunu yapmış ne olur?"
Sosyolog yanım, bu gerekçeye hiç ama hiç güvenmiyor.
...

Sosyolog yanınız işinize gelmeyene güvenmiyor demek ki. Otobüslerde "namaz molası" istenmesindense eğer bu güvensizliğiniz. Sebep neymiş cevabını veriyor kendisi:

Bütün Türkiye’den bunu yapan tek kişi bile olsa, bütün toplumu din taassubuna sokacak bir tehlike mevcuttur demektir.
Çünkü o "tek kişi" bunu "din adına" yapıyor.
Öyle yapıca hepimizin itiraz gücü bir anda kırılıyor.

Din insanların istekleriyle şekillenmez, insanlar kendilerini dine göre şekillendirirler. Yolda dahi namaz kılmanın usulünü dini kurallar belirler. (Kur'an değil; sünnet ve icma ve kıyas)
Şahsı gibi din cahilleri olduğu sürece su tür paranoyaları sürgit devam edecektir. Bahaneye bakar mısınız? Otobüste yolcu namaz molası istedi, eyvah darbe geliyor, özgürlükler elden gidiyor. Lütfen ya lütfen asıl siz takiyeyi bırakın da düşün Müslümanların yakasından. İktidar partisine muhalefet edeceğim diye halkın inançlarını ve hassasiyetlerini kullanmaktan vazgeçin. Çok da rahatsız ettiyse yolcusu namaz molası isteyen firmayı arayın da kaptan şöförüne bir uyarıda bulunun bundan sonra aynı talepte bulunan yolcularına bildirmesi üzere: Seferi durumda namazlar kazaya bırakılır, ilk mola yerinde kaza edilir. Yolcunun çok içi huzursuz olduysa diğer insanların hakkına tecavüz etmemek için oturduğu yerde kılar.
Bir müsaade etseniz insanlar dini öğrenseler sizin de bu tür basit şeyleri korku sebebi edenminiz gerekmez. Velheasılı osuruktan nem kapmaya gerek yok.