
Musa Öğün’ün hayat hikayesi, 1920'de Kars'ın Sarıkamış ilçesinde doğmasıyla başlıyor.. 1940'da Harp Okulu'nu, 1954'te Kara Harp Akademisi'ni bitiriyor, Türk Silahlı Kuvvetler'inin çeşitli kıta ve karargahlarında görev alıyor. Musa Öğün, albay ve tuğgeneral rütbeleriyle Moskova'da Silahlı Kuvvetler Ateşesi olarak çalışıyor. Genel Kurmay Muhabere ve Elektronik Dairesi Başkanı iken Adnan Öztrak'ın istifasıyla boşalan TRT Genel Müdürlüğü'ne 2 Ağustos 1971'de atanıyor.Bu görevi, 30 Ağustos 1973 tarihine kadar sürdürüyor. ardından Erzurum'daki Dokuzuncu Kolordu Komutanlığı görevinden 1977 yılında emekliye ayrılıyor. Musa Öğün, 17'nci Dönem Kars Milletvekili olarak da TBMM’de görev yapıyor. Bu paşanın bu şekilde devam eden hikayesi 14 Ağustos 2007 tarihinde Ankara’da geçirdiği kalp krizi neticesinde sona eriyor.
Her sivil iktidar döneminin simgeleşmiş isimleri, kişileri varsa, askeri dönemlerin de böyle, makam sahibi görevlileri vardır, o dönemler onlarla anılır.
İşte "12 Mart dönemi"nin Musa Öğün Paşa'sı da bunlardan birisiymiş.
Musa ÖĞÜN TRT’de görev yaptığı süre zarfında ve akabinde “TRT Paşası” olarak anılmaya devam ediliyor. TRT Genel Müdürlüğü döneminde zaman zaman müsbet zaman zaman da menfi uygulamaları olmuş aldığı askeri disiplin çerçevesinde. En çok kendisine öfke beslenmesine sebep olan ise bir çok çalışanın “komunist” suçlamasıyla görevlerine son verilmesi. Paşanın darbeci cunta içerisinde yer alması falan değil de benim asıl dikkatimi çeken görev süresi içerisinde meydana gelen olaylar ve paşanın renkli kişiliği.
Aşağıda yaşanmış olaylardan bir derleme yer alıyor.
Birgün Sıkıyönetim Komutanlarından biri telefon ediyor, "
Uçun kuşlar uçun, İzmir'e doğru" şarkısından şikayet ediyor.
Niye?
Çünkü TRT'ciler bu şarkıyı çalarak, anarşistlere mesaj veriyorlarmış, "
Burada operasyon var, İzmir'e kaçın!" diyorlarmış!!!
BİR MGK toplantısında, TRT yayınları görüşülüyor, Adalet Partili Başbakan Yardımcısı Nizamettin Erkmen, Melih Cevdet Anday'ın "
Mikado'nun Çöpleri" TRT'de oynandığı için şikayetçi...
Niçin?
Çünkü oyunda "
yatak" kelimesi geçiyormuş!
Cumhurbaşkanı Sunay, Musa Öğün'e "Cevap ver ama, kısa olsun!" diyor, Musa Paşa da kısa bir cevap veriyor:
Bu oyun sayın Başbakan Yardımcısı'nın döneminde tiyatrolarda kapalı gişe oynandı, TRT bunu yayınlayınca mı müstehcen oldu? Yatak kelimesinin müstehcenlikle ilgisini ben anlayamadım!
Hasan Pulur’dan:"12 Mart" öğleye doğru, yanındaki yüksek rütbeli birkaç subayla TRT Genel Müdürü'ne giden, Haber Dairesi Başkanı rahmetli arkadaşımız Doğan Kasaroğlu'na elindeki muhtırayı uzatıp "Bunu 13 haberlerinde okutacaksınız!" diyen General Musa Öğün'dü. TRT Genel Müdürlüğü'ne muhtıra vermek için giden "Musa Paşa" uzun süre oradan dışarı çıkmadı, çünkü TRT Genel Müdürü olmuştu.
MEVCUT üst kadroyla birlikte çalıştı, esprili, cana yakın, Kars şivesiyle konuşan, babayiğit Musa Paşa'nın karşısında olanlar bile TRT'deki teknolojik aşamayı hayretle, hatta överek belirtiyorlardı, tabii biraz da askeri yönetiminin gücü Musa Paşa kişiliğiyle birleşince sivil yöneticilerin aylarca çözemedikleri sorunlar bir çırpıda hallediliyordu.
Ama bazen de...
***
DOĞAN Kasaroğlu, olanları duyunca "
Ne halt ederseniz edin, gidin Paşa'ya anlatın!" dedi.
Sanki birileri sabotaj yapmıştı.
Rahmetli Kasaroğlu'nun kurmayları Zeki Sözer, Muammer Yaşar ve arkadaşları çekine çekine TRT Genel Müdürü'nün odasına girdiler.
Musa Paşa "Ne var, söyleyin!" diye adeta haşlar gibi soruyordu, Zeki Sözer cesaretini topladı:
"Paşam film yanmış!"
Musa Paşa hangi filmin yandığını hemen anladı, kuvvet kumandanlarının devir-teslim töreni filmi... Hemen döner koltuğu çevirdi, kırmızı telefonu kaldırdı:
"
Recai, gel bunları tutukla!"
Paşa'nın "
Gel tutukla!" dediği,
sıkıyönetim kurmay başkanı olmalıydı...
Neyse Musa Paşa ikna edildi, teknik cambazlıklar yapıldı, yanan karelerin yerine fotoğraflar konuldu, film baştan çekildi, kurtarıldı.
Kendisi anlatmış:
"TRT'de nereye elimi atsam, yok deniliyor, hele kameraman hiç yok ama herkes televizyonda görünmek istiyor. Tek kanal iyi de ben bunları çekecek kameramanı nereden bulayım? Aklıma geldi, muhabere okulunda yeteri kadar var, hem sivil hayatı öğrenirler hem de deneyimleri artar... O gün maç varmış, bunlardan birini vermişler, çocuk
ilk defa maç naklinde çalışıyor, penaltı olmuş, yönetmen kulaklıktan talimat vermiş:
'Kaleyi ver!'Bizimki hemen
Ankara Kalesi'ni ekrana getirmiş!"
Musa Paşa bunu hem anlatır, hem de "Yok canım, o kadar da değildi!" diye kıs kıs gülerdi.
***
"12 Eylül"den sonra Musa Paşa da siyasete girdi, Turgut Sunalp'ın MDP'sinden milletvekili seçildi.
Kütahya mitingini hatırlıyoruz; ufak bir meydan, kürsüde Turgut Sunalp, yanında Musa Öğün...
Duvarda da bir levha:
"Dönekler meydanı."Musa Paşa ile göz göze geldik, bizden önce levhayı gösterdi, gülmemek için kendisini zor tutuyordu.
Süleyman Demirel'in "
Tapulu arazime gecekondu kondurtmam!" dediği günler...
Şimdi ortada ne tapu kaldı ne tapulu arazi...
Emin Çölaşan’ın, “Tarihe Düşülen Notlar” adlı kitabından ilginç bir anekdot:
Biz bunları yemeyizMusa Öğün, bir gün TRT çalışanlarından Ersin Salman’ı çağırtıyor... Banda alınan bir radyo oyununun metnini istiyor. Ersin Salman, metni uzatıyor. Metinde bir adam en çok “
Cengel Kitabı”nı sevdiğini söylüyor. Paşa soruyor:
- Ne demek cengel?
- Cengel İngilizcede jungle demek, yani balta girmemiş orman efendim.
- Ne demek oluyor bu? Sen cengelin “c” sini at bakayım... Sonuna da bir “s” ekle
- Evet...
-
Engels kitabımı başucumdan ayırmam demek istiyorsun burada... Propaganda böyle endirekt de yapılır. Biz bunları yemeyiz delikanlı...
Bu olaydan sonra TRT’de bir espri yayılıyor:
- Musa’nın m’sini at bakalım ne kalır? USA...
Bu espri Yeni Ortam dergisinde yazılıyor. Dergi bu yüzden kapatılıyor.
Hıncal ULUÇ'tanVAN'DA teğmendiler babamla birlikte.. Hani "Kucağımda büyüdü" derler ya.. 3 yaşındaki Hıncal öyleydi, Musa Öğün Teğmen için..
Askerlik işte.. İkinci karşılaştığımızda Musa Öğün, Musa Paşa'ydı. 12 Mart'ın TRT Genel Müdürü.. Hıncal Uluç da, 12 Mart'ın Ziverbey'e çektiği Cumhuriyet'in TV yazarı.. Kadere bakar mısınız?.
O beni zaten seviyordu. Ben de onu sevdim. O zor koşullar içinde nasıl dengeler kurmak için çabaladığına şahit oldum..
Alnının akıyla ayrıldı TRT'den.. Orduya döndü..
Bir anım vardır, unutmam..
Odasında sohbet ediyoruz.. Telaşla bir televizyon yöneticisi girdi içeriye.. "Akdeniz Oyunlarını veremiyoruz" dedi.
1971 Akdeniz Oyunları İzmir'de ertesi gün başlayacak. TRT naklen yayın için tüm çalışmaları yapmış. Bu Türkiye televizyonlarının ilk canlı spor yayını olacak ayrıca.. Tarihi bir olay..
Bre aman!.. Neden?..
Naklen yayın arabası İzmir gümrüğüne gelmiş. Ama TRT'de gümrük ödeyecek para yok. Rezaleti düşünüyor musunuz?..
Ertesi gün yayın yapıldı..
Musa Paşa'nın asker kafası bir tek şey biliyordu.. "Görev yapılacaktır."
Anında emir verdi.. Antalya Radyosu binası, Ziraat Bankası'na ipotek edildi. Alınan borç İzmir gümrüğüne yatırıldı. Naklen yayın arabası Atatürk Stadı'na getirildi.
Devletin binasını, devletin bankasına ipotek edip, devletten aldığı parayı devletin gümrüğüne yatırarak, devletin aracını, devlete teslim etmek, bir devlet adamının işiydi..
Türkiye'nin de hala ve hala içinde boğulduğu bürokrasi rezilliği..
TRT den kronoloji27 Temmuz 1971- Adnan Öztrak istifa etti. TRT Genel Müdürü Musa Öğün oldu.
3 Ekim 1971- İlk spor naklen yayını gerçekleşti.
11 Aralık 1971- İstanbul televizyonu haftada 4 gün yayına başladı.
31 Aralık 1972- Yılbaşında 14 saat sürekli TV yayını ilk kez yapıldı.
30 Ağustos 1973- Musa Öğün görevden ayrıldı. Yerine vekaleten Doğan Erden atandı.