
Gencinden yaşlısına hepimiz bir arayış içerisindeyiz, "nerede, nerede o eski bayramlar?" diye. Hiç düşündünüz mü acaba bu soruyu sorarken neyi aradığımızı? Gerçekten eski bayramları mı arıyoruz?
Eski derken neyi kastediyoruz, bayramları mı kendimizi mi?
Eskiden, uzakta olan sevdiklerimize ulaşmak şimdikinden çok daha zordu. Bayram kutlamak için, bayram kartları yazılır, göndermek için postanelerde sıraya girilirdi. Bazen bayram kartı yerine yeni doğan çocuğun, askerden dönen yeğenin, evlenen kızın, ailenin bir arada fotoğrafın arkasına kutlama temennileri yazılarak gönderildi. Şansı olup da telefon bağlatmış olanlar düşürebilirlerse karşı tarafla bir kaç dakika telefonda bayramlaşırlardı.
Ulaşım imkanları daha da kısıtlıydı bugüne göre. Trenden yer ayırtmayı başarabilirsen ne ala yoksa bir dünya para ayırıp otobüsle memlekete, büyüklerin yanına gitme imkanı sağlanabilirdi.
Peki şimdi? Bilgisayardan iki tık tıkla karşındaki insan görüntülü olarak karşında, her dakika telefonla görüşme imkanı var. Ulaşım desen uçakla seyahat fiyatları otobüslerden neredeyse daha ucuz, zamandan bile kazanabiliyorsunuz.
Peki hasretin mesafesini bu kadar azaltan imkanlar elimizin altında iken neden hala daha geçmişe öykünüyor, hasretini çekiyoruz?
Endişelerimiz bugünkülerden çok daha farklıydı, samimiydi. Çünkü o zaman ki endişelerimiz; sevdiklerimizle aramızdaki mesafeler, sevdiğimizin iki dakika olsun sesini görebilmek, yeni doğmuş yeğenin fotoğrafını görebilmek ve küçükler için büyüklerden alınacak bir kaç lira harçlıktı. Bugünlerde el öpmek çağdışı bir gelenek haline geldi. Sadece yaşlıların gönlünü almak ve bir an önce inzivaya çekilip kafayı dinleyebilmek için yerine getirilip bir an evvel kalabalıktan sıyrılınması gereken bir gelenek. Kucaklaşmak, sevdiğine sıkıca sarılmak bile abes hale geldi. Kendimizi, sevgiyi, bir arada olmayı, muhabbeti, paylaşmayı unuttuk...
Bugün geçmişe nazaran bir çok imkan olmasına rağmen hasretlerimizi, hasletlerimizi kaybettik, endişelerimiz, beklentilerimiz değişti. Geçmişte zamanın büyük kısmını kendimize ve sevdiklerimize ayırabilirken bugün hayatımızı devam ettirebilmek için işimize ayırmak zorundayız. Tamamlanacak tasarılarımız, yetiştirilecek siparişlerimiz, bitirilecek işlerimiz, gönderilecek -epostalarımız, hazırlanacak raporlarımız bize fırsat vermiyor. Kafamızı kaşımaya dahi vakit ayırma imkanı vermeyen iş dünyamız bir-iki günlük bayram tatillerinde hasretlerimizi gidermeye değil kendimize bir nebze olsun bütün dünyadan sıyrılıp nefes almaya zorluyor.
Geçmişe göre üretim yapıları, tüketim yapıları, mesafeler, imkanlar,duygular ne varsa değişti, bayramlardan başka.
Evet doğru anladınız, bayramlar hiçbir yere gitmedi. Hepimiz sadece üstünü örttük, görmezden gelebilmek için.
Nerede o eski bayramlar? Eski bayramlar kalbinizde, sadece üzerindeki örtüyü kaldırmanız yeterli.Kendimizi kandırmayalım...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Türkçe kullan ey millet, dilinden utanma olma illet!
Türkçe yazım kuralarına riayet etmeniz, yazdıklarınızın daha anlaşılır olmasını sağlar.
Türkçe her yerde Türkçe'dir, kağıt üzerinde de internet sitelerinde de.
Türkçe yazım kurallarına bir göz atsam iyi olur diyorsanız bu bağlantıyı tıklayınız.