-Peki ya nedir?
Önemli olan bu örgütün nasıl ve hangi amaca göre kullanıldığıdır."Ergenekon" soruşturması acaba kimin güdümünde, ne için yapılıyor?
a) Bu gölge örgüt, Cumhurbaşkanının, Başbakanın ve Genelkurmay Başkanı'nın görüş ve bilgileri dahilinde hareket ediyorsa başka...
b) Bugün Ergenekon olayında gördüğümüz gibi iktidarın aracı olarak değil, birileri tarafından iktidarı ele geçirmek için kullanılıyorsa başkadır.*
Düşünüp tartıyorum ve kendimce vardığım teoriyi ortaya koyayım diyorum. Malumumuz; derin yapılanma soğuk savaş döneminde NATO çerçevesinde eğitilen ve teşkilatlandırılan bir yapı bu "gladyo" denen yapılanma. NATO'nun politikalarını da belirleyen elbetteki ABD.
Zamanında ülkemizdeki bu derin yapılanma teşkilatlandırılırken, milli hassasiyetleri, duyarlılıkları yüksek olan insanlar seçilerek Avrupadaki operasyon merkezlerinde çeşitli eğitimlere tabi tutulmuşlar. O zamanki anti-komunist propaganda o kadar güçlü bir hal almışki bu iş için seçilenlerin vatan görevi olarak gördükleri şey sadece; komunizme karşı mücadele etmek halini almıştır. Yaptıkları eylemlerde, hareketlerde; hedef komunizm ise gerisi sadece teferruat kalmış. Komunist yapılanmaların içinde bile milli hassasiyetleri çok yüksek insanlar bulunmuş, çünkü bunların bulundukları yapı içindeki eylemleri savaştıkları komunizmle mücadeleye bir meşruiyet kazandırıyormuş ve tek düşündükleri de buymuş.
Zamanla NATO teorisyeni ABDnin komunizm gibi mücadelelerini meşrulaştıran karşıt görüşler artık bir tehlike arzetmeyecek bir hale gelmiş ve NATO ile derin yapılanma için başka bir düşman icat edilmiş: Radikal dincilik.(Ben bunu İslam olarak kullanmak istemediğim için dincilik diyeceğim) Bknz. 11 Eylül, el-kaide, hizbullah.
Bu çerçevede çeşitli avrupa ülkelerinde, önceki derin yapılanmaların amaçları ihtiyacı karşılamaz bir hale gelmiş. Muhbirler, STK'lar aracılığıyla eski yapılanmalar deşifre edilip tasfiye edilmesi sağlanmıştır. Avrupa'da, demokrasi çığlıkları atan STKlarla kolkola yapılan siyasi hareketlerle yeni politik stratejilere köstek olacak bir yapılanma kalmayınca radikal dincilikle mücadelede en sıcak temas noktası olan nüfuz bölgelerinde işe başlanmış; Afganistan, Irak en belirgin noktalar. Tabi Kuzey Afrika, orta asya ülkelerini saymıyorum bile.
Fakat iş radikal dincilik noktasına gelince din ile demokrasinin mihenk noktası Türkiye büyük önem arz ediyor. Türkiye'deki eski derin yapılanmadan kalanlar ve mevcut kamuoyu ABD'nin yapacağı operasyonlara engel teşkil etmekte. Her ne kadar NATO politikalarıyla eşgüdüm halinde görünse de TSK'da da NATO'nun tesir gücü gittikçe azalmakta. Bu yüzden ABD bir taşla iki kuş vurmanın peşinde.
Derin geçmiş, beklenmeyen bir süratle gün yüzüne çıkıp, sağcısı solcusu, yüksek sesle geçmişte ABD politikalarına alet olduklarını dile getirmeye başladıkları andan itibaren mevcut derin yapılanma ve kamuoyunun, artık istendiği gibi yönlendirilemeyeceği anlaşılıp farklı bir tasfiye süreci başladı.
En başta, geçmiş derin yapılanmadan artık olarak günümüze ulaşan, milli duyarlılıkları yüksek insanların basın yayındaki ABD ve sömürgecilik karşıtı seslerinin kesilmesi ve eski günlerdeki gibi güdülebilir kadrolarının tesisi için bir harekat yapılması gerekmekteydi çünkü; kamuoyu bu halde iken ABDnin Türkiye operasyonlarına çomak sokulmaktaydı. Geçmişteki derin yapılanma içerisinde kullanıldıklarını anlayan insanlar kendi kendilerini deşifre ederek vicdan yıkadıkları için deşifre yöntemiyle yok edip gündemden düşürmek bir işe yaramıyordu. Avrupa ülkelerinde muhbirler, yargı ve STKlar aracılığıyla yapılanı,Türkiye'de zamanında o kadrolarda bulunanlar kısmen de olsa kendileri yapmıştılar. Geriye yapılacak tek şey kalıyordu: Eski derin yapılanmadan geçmişte menfaat ve nüfuz sağlayan insanları gün yüzünü çıkarıp muhalif bu seslerle aynı torbaya koymak işe yarayabilirdi. Nitekim de öyle oluyordu. Mevcut hükümette geçmişten zaten yaralıydı, refahyol zamanından acıları vardı. Bu acılarının sebebi yine o zamanlar bu oyunu sezen Erbakan'dı. Ama Erbakan'ın heyecanı hem mevcut hükümeti zedeledi hem de tabanındaki insanlar üzerinde baskı oluşturulmasıyla bugünün demokratik(?) diktatoryasına zemin hazırladı, altyapı olarak.
Derin yapılanma yeniden şekillenme harekatına son dönemde oldukça büyük hız verdi. Bu sefer de Erdoğan'ın heyecanı işleri sarpa sardı. Erdoğan, geçmişte yara alan kesim içerisindeydi ve bu derin yapılanma tasfiyesini kendince öc almanın tam zamanı olarak görüyordu. Derin muhbirler ortaya ne atsa, o zamanlar Erdoğan'ın yarasını dağlayanlara da değiyordu ve bu fırsatın seçim öncesinde hararetinin artırılması kendi meşruiyetlerini daha da kuvvetlendirecek görüşünde.
Derin yapılanma, yeniden şekillenmesinde TSK içerisinde kendisine yer bulamıyor, sürekli engellere çarpıyordu. Çünkü TSK'nın öğretim kademesindeki değişim artık tek yönlü değil çok yönlü çözümlemelere yönelebilen kurmay kadrolar yetiştiriyor, dışarıdan gelen politikaları eleştirmeksizin kabul etmiyordu. TSK bir şekilde kendini izolasyona almıştı ve eskisi kadar tesire imkan vermiyordu. Bu durumda derin yapılanma teşkilatlanmada yaşadığı sıkıntıyı aşmak için yuvalanacağı, tesire daha açık, TSK kadar milli muhafazakar olmayan, yapılandırılması iktidarın elinde daha kolay olan bir teşkilat olarak emniyete yöneldi. Hem emniyetin, yargının iddia makamı ile ilişkileri daha doğrudandı ve bu durum da köhne derin yapılanmanın tasfiye sürecinde TSK ile çatışma ihtimalini de azaltıyordu. Mevcut mevzuata göre askere genelkurmay izni ile tesir edebilmek için yargının iddia makamından iddialar yeterliydi.
Derin yapılanma, çörekleneceği yeri de bulduktan sonra faaliyetlerine hız verdi, muhbirler aracılığıyla savcıların önüne yemler atılıyor ve yargının bu yemler üzerinden hareket etmesi sağlanıyordu.
Evet "Ergenekon" artık bir tasfiye. Eski derin yapılanmadan kirli bir şekilde arta kalanların ve sesi soluğu çıkmayanların tasfiyesiyle birlikte kamuoyundaki ABD ve AKP muhalifi seslerin de kısılması harekâtıdır.
Çünkü geçmişte "milliyetçilik" kullanılarak teşkilatlanan derin yapınlanma bugün "ılımlı islam" kullanılarak yeniden yapılanıyor. İktidar buna uygun, basın-yayının mevcut "Ergenekon" harekatının tuzağına düşmesi veya harekata kol kanat germesi sebebiyle kamuoyu da artık hazır.
İnsanlar şakayla karışık da olsa artık hükümet aleyhine konuşmaktan gözaltına alınma korkusunu dile getiriyorlar.
Olay, Cumhurbaşkanı, başbakan bilgisi dahilinde cereyan ettiğinden ve ABD'nin de işin içinde olmasından dolayı malum medya tarafından meşru bir harekat olarak görülüyor en başta yaptığım alıntı gibi. Malum basın-yayın kuruluşları emperyalizmin bu ülkedeki faaliyetlerini iktidar sebebiyle meşru görüyor ve altındaki çapanoğlunu kurclayamıyorlar. Ama kafaları da eskisi kadar net değil. Sabah, Yeni Şafak, Zaman gibi gazeteleri takip ediyorsanız bu olayların ilk gününden bugüne kadar değişen süreçte kafalarındaki netliğin nasıl bozulduğunu görürsünüz.
Son söz olarak: Suçlu olanın cezasını çekmesini fakat sadece hükümete muhalif olanların da bu suçlularla beraber alınlarına kara çalınmamasını bekliyorum hukuktan. Ülkede bir çok insan bu kaygıyı taşıyor oysa körler bunu sadece suçluyu savunmak olarak görüyor, yazık, sadece acıyorum onların zavallılığına. Sömürgeciliğin oyuncaklığından kurtulduğumuzu sanarak onların tutttukları kuklaların iplerini kuvvetlendirdiklerini görmüyorlar.
güncelleme: 22.01.2009
Bağlantı: Birgün," ABD desteğini çekti."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Türkçe kullan ey millet, dilinden utanma olma illet!
Türkçe yazım kuralarına riayet etmeniz, yazdıklarınızın daha anlaşılır olmasını sağlar.
Türkçe her yerde Türkçe'dir, kağıt üzerinde de internet sitelerinde de.
Türkçe yazım kurallarına bir göz atsam iyi olur diyorsanız bu bağlantıyı tıklayınız.