İktidar; egemenlik yetkisinin Anayasa ile millete verildiğini ve Anayasa Mahkemesi'nin TBMM'nin bu yetkisine tecavüz ettiğini öne sürmekteler. Hatta Juristokrasi gibi bir tanıma sığınıp devleti yargının yönettiği gibi savlar öner sürerek yargının egemenlik hakkını tartışmaya açmaktalar. Oysa ki Anayasa'da:
MADDE 6. – Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir.denmektedir. Bu yetkili organlar nelerdir? Elbetteki yasama, yürütme ve yargıdır yani doğal olarak yargı da Anayasaya göre egemenlik yetkisini kullanma hakkına sahiptir. Özellikle, egemenlik yetkisi sadece ve doğrudan TBMMye değil de yetkili organlara dağıtılmıştır. Bunun temelinde de bu yetkili organlardan özellikle yüksek yargı, yasamayı kanunlar nezdinde kontrol ve denetim altında tutma yetkisine kavuşmuştur. Neticede, millet egemenliğini kullanma yetkisi salt TBMM'ye ait değildir.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Anayasa Mahkemesi mi Senato mu?
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: T.C. nde Anayasa Mahkemesinin teşkilatlanmasında özellikle iktidarın hegemonyasını kırmak için (genellikle demokrasilerde bu böyledir) üye seçimlerinde Cumhurbaşkanıyla birlikte diğer yüksek yargı organlarına da üye verme yetkisi tanınmıştır.
Amerika vb. çift kanatlı parlamentolarda öyle bir teşkilatlanma kurulmuştur ki; yürütmenin görev süresi sonunda seçtiği senato ve yargı üyeleri kalmakta ve gelecek bir sonraki iktidarı kontrol mekanizmasının içinde yer almaktadır. İşte bu şekilde iktidar hegemonyasına engel olunmaktadır.
Senatoya ihtiyaç var mı yok mu konusuna gelince; öncelikle ne için senatoya ihtiyaç duyuluyor ona bir bakmak lazım. Şimdiki Anayasa Mahkemesinin teşkilatlanmasında doğrudan iktidarın etkisi bulunmaması, verdiği kararların çoğunun iktidar aleyhine çıkmasından dolayı iktidarı rahatsız etmekte ve senatonun bunun çözümü olacağı düşünülmektedir.
Yaptığım araştırmalarda, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ'ın Başkanvekilliği döneminde (zannedersem 2005 yılı, tarih bulunmuyor makalede) yayınladığı bir makalede bu konuya değindiğini gördüm. Bu çalışmasında hem yüce mahkemenin hantal yapısıının değişmesine yönelik dünya ölçeğinde kıyaslamalarla öneriler bulunmasının yanında bir de Anayasa Mahkemesi teşkilatlanmasa TBMM'nin de üye verebilmesi konusunu gündeme getiriyor ve şöyle diyor :
146. maddede önerilen en önemli ikinci değişiklik, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce Anayasa Mahkemesi’ne üye seçimiyapılmasına ilişkindir.Makalenin 8. sayfasında da diğer ülkelerdeki anayasa mahkemesi üyelerinin hangi kaynaklardan seçildiği gösteren bir tablo bulunuyor.
1924 Anayasası’na göre egemenlik gücünü yalnız başına kullanan Parlamento, 1961 yılından itibaren bu gücü Anayasa’da öngörülen esaslara göre “yetkili organlar eliyle” kullanılacağının belirtilmesiyle sözkonusu yetkili organlarda yasama organına ait
egemenlik gücünden kullanmaya başlamışlardır. Bu yetkili organlardan birisi de Anayasa Mahkemesi’dir.
Her ne kadar anayasa yargısı temel meşruiyetini korumuş olduğu insan hak ve özgürlüklerinden almış olsa da, kullandığı egemenlik gücü üzerindeki tartışmaların en aza indirilmesinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Mahkeme’ye üye seçme olanağı verilmesinin olumlu katkılar sağlayacağına inanılmaktadır.
Bu bağlamda, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne seçim için 4 üyelik kontenjanı düşünülmekte, bunlardan 2’si Yüksek Öğretim Kurulu ve Barolar Birliği’nce önerilecek 3’er aday içinden seçilmesi, diğer 2 üyeliğin ise Sayıştay Başkan ve üyeleri arasından Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce doğrudan yapılacak seçimlerle doldurulması öngörülmektedir.
Hemen belirtmek gerekirse; 1961 Anayasası’nın 145. maddesinde Anayasa Mahkemesi için öngörülen 15 asıl üyenin 5’i ve 5 yedek üyenin ikisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosu’nca seçilmekte idi. Başka bir anlatımla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne üyelerin üçte birini seçebilme imkanı verilmiştir. Yeni öneride bu sayı dörtte birin altına indirilmekte, diğer taraftan da Kurumların önerileri ile sınırlandırılmış bir seçim yetkisi tanınmaktadır.
1961 Anayasası’na göre Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosuna verilen kontenjana o dönemde 18 üye seçimi yapılmış, bunların tamamına yakını yargı mensupları arasından tercih edilmiştir.
(Bu noktada da şunu belirtmekte fayda var: AB'nin "Türkiye Kemalizmden kurtarılmalı" dediği işte bizim bu anayasal yapımız. AB, her teşkilatta seçilmişlerin ve özellikle de yürütmenin etkili olmasını istiyor. Çünkü sermayenin yürütmeyi etkilemesi eldeki imkanları dolayısı ile oldukça kolay ve bu durum sermayenin işine gelir. Ama bizdeki teşkilatlanma sermayenin ülke üzerindeki (özellikle de yürütme) tesirini azaltacak şekilde bürokratik, daha doğru anti emperyalist. Yani kurumlar doğrudan yasama ve yürütmenin etkisinde değil, bunların ve daha önceki iktidarın oluşturduğu teşkilatlanmalar içinden doğuyor. Karar mekanizmaların bir anda ve şuursuzca kararlar verebilmeleri engelleyen birbirine bağımlı bir devlet teşkilatı, işte Kemalizm diye içimizdeki liberallerin ve AB'nin kurtulmak istediği bu. Doğrudan sermayenin tesirine açık bir devlet teşkilatı daha doğrusu örgütü. Çünkü ABnin istediği hiyeraşik bir devlet düzeni değil başına buyruk bir yürütme.)
Parantez epey uzun oldu ama değdi. Nerede kalmıştık, hah Anayasa Mahkemesi!
Neticede bir açılım yapılması gerekiyorsa bence senato konusu dolambaçlı ve zor bir konu, H.KILIÇ'ın Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde TBMM'nin de etkisinin olması önerisi bu tartışmaları noktalamak konusunda dikkate değer.
Sonuçta senato diye ortaya konacak olan yapı da bir yanda seçilmişler bir yanda atanmışlardan oluşacak bir yapı olacak. Bürokratik elitten dert yanan iktidar, şimdi kendi bürokratik elit zümresini oluşturup devlet teşkilatında etkili bir hale getirme çalışmalarının alt yapısını yapmaya çalışıyorlar. Bunun başını da Meclis Başkanımız çekiyor ama yaptıkları toplantıda meclis içinde destek bulamadılar.
Hem zaten ülkemiz liberalleri, o kadar destek verdikleri iktidara bu konuda (bürokratik elitten dert yanıp da iktidarın kendi bürokrasisini oluşturma çabalarına) destek çıkarsalar ( ki çıkanları da yok değil) kendi tükürdüklerini yalamış duruma gelirler.
İktidarın bu tutkusu hayalden öteye gider mi? Sanmıyorum ama bekleyip görmekte fayda var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Türkçe kullan ey millet, dilinden utanma olma illet!
Türkçe yazım kuralarına riayet etmeniz, yazdıklarınızın daha anlaşılır olmasını sağlar.
Türkçe her yerde Türkçe'dir, kağıt üzerinde de internet sitelerinde de.
Türkçe yazım kurallarına bir göz atsam iyi olur diyorsanız bu bağlantıyı tıklayınız.