Tarih boyunca biri kötülüğü biri iyiliği temsil etmiştir, çeşitli felsefi yaklaşımlarda hep bu iki kavram kullanılmıştır. Siyah kötülüğü, korkuyu, huzursuzluğu temsil etmiş; beyaz ise iyiliği, güzelliği, temizliği, saflığı.
Ama aklıma takılan bir şey var, aslında çok şey var da ilk aklıma takılan şu:
Düğün törenlerinde gelinlerin beyaz gelinlik içinde olmaları ve damatların ise giysi olarak siyah takım elbise tercih etmeleri ve bunların modern dünyada bir gelenek haline gelmesi nedendir? Düşündüm ve kendimce bir cevap buldum. Gelin, giydiği beyaz gelinlik ile sevdiği, vardığı insana “ bak işte sana bütün saflığımla teslim oluyorum” demeye getiriyor damadımız ise giydiği siyah elbise ile “ iyi, hoş bütün saflığınla bana geliyorsun ama ömrüm boyunca bana çektireceğim ızdırabı da bir tek ben bilirim” diyerekten bu hüznünü kendilerini bu mutlu(!) günlerinde yalnız bırakmayan bütün eş, dost, akrabaya sessiz bir çığlık olarak duyurmaya çalışıyor. Tabi bu kişisel bir görüş.
Çoğumuz biliriz ki; her iyinin içinde bir nebze kötülük, her kötünün içinde ise bir nebze iyilik çekinik olarak kol gezer. Ve insanoğlu hayatını bu iç çekişme ile sürdürüverir. Kısa bir hikaye vardır bu konuyla ilgili.
Küçük çocuk yanına kalmaya gittiği dedesinin bahçesinde biri siyah öteki beyaz renkli iki tane köpeğin kavgaya tutuştuğunu ve birbirlerinin peşinin hiç bırakmadıklarını görür ve dedesine sorar:
" Dede bu köpekler niye kavga ediyorlar?"
" Bak evladım, beyaz olanı iyilik olarak gör siyah olanı da kötülük. Hayatımızda olduğu gibi iyilik ve kötülük sürekli kavga halindedir. Bunlar da aynı öyle."
" Peki dede, bunlardan hangisi galip gelir?"
" Hangisini daha çok beslersem, elbette o galip gelir."
Bir çoğunuzun zihninden yükselen sesleri duyar gibiyim. Bu devirde kime güvenip de iyilik yapabiliriz değil mi? Her konuda olduğu gibi bu konuda da atalarımızın tecrübeleri derdimize tercüman oluyor, “ iyilik yap denize at; balık bilmezse Hâlik (Yaradan) bilir”. Manevi hayatı iniş ve çıkışlarla dolu insanlar için bu söze kulak kabartmak oldukça zor olacaktır.
Küreselleşme olgusu altında dünyayı saran materyalist düşünce, tek tip insan yetiştirmeyi ve insanların zihnindeki muhakeme dürtüsünü yok etmeyi planlamış, insanların kazandıklarını daha ceplerine koymaya fırsat vermeden ele geçirmeye çalışan kapitalist yaklaşım ne yazık ki toplumumuzun manevi hayatını rafa kaldırmaya yönelik çalışmalarına bütün hızıyla devam etmektedir. Bu sebepledir ki insanoğlu kendinden başka herkesi potansiyel bir kötülük kuyusu olarak görmekte ve kendini de içine çekebileceği düşüncesiyle gittikçe sosyal hayattan kopmakta ve bireyselleşmektedir. İşte bu söz konusu kavramlar insanların içindeki iyiliği beslemesine engel olmakta ve insan ister istemez kötülüğün lehine çalışmaktadır.
Olanca hızıyla bireyselleşmeye koşan insanoğlu kapitalizmin istediği şekli almaya başlamıştır. Hayatta tek gayesi, saatlerini harcayarak cebine koyduğu paraları dolabına sıra sıra asacağı elbiseye, ayakkabılığa sıra sıra dizeceği model model ayakkabıya, içini son moda eşyalarla donatacağı bir eve, yazlığa, kapısının önüne çekeceği son model bir otomobile harcayıp kendisini bunlarla kandırıp yalancı bir mutluluk deryasına atlayacak olan insanların sayısı günden güne artmakta ve medya organları da bunları boy boy afişe etmektedir. Sonrasında kendisini anti depresanlara, alkole, uyuşturucuya teslim edecek olan bir insan elbetteki sağlıksız ve bel kemiği kırılmış bir toplumun temelini oluşturacaktır.
Gelişmekte olan bir ülke olarak gelişmek için gösterdiğimiz kararlılık elbetteki böyle bir toplum yapısıyla bizi kendisine köle etmiş bir gücün eline mahkum kalmış olacaktır.
Gelenekler, adetler, inançlar rafa kalktığı zaman ahlaki düzeni ayakta tutan direkler de güç kaybetmiş olacaktır. Bir zamanlar dil, kuşaklar arasındaki anlaşmazlığın tek sebebi olarak görülmüş ve bu görüş bahane edilerek dilin saflaştırılması çalışmaları başlamıştır. Ve fakat bu devirde bırakın kuşaklar çatışmasını aynı kuşaklar dahi birbirini anlayamaz duruma gelmiştir. Sadece dile bağlanan kuşaklar çatışmasında yeni kuşakların yitirmeye başladığı ahlaki ve manevi değerler göz ardı edilmiştir. Toplum dini ile sosyal hayatı arasına sıkıştırılmaya başlanmıştır. Laikliğin muhafazası adına atılan bilinçsiz adımlar, sosyal hayatta kendisine yer edinmeye çalışan nesli ahlaki değerlerden ve tabii ki ahlaki değerlerin en önemli faktörü dinden uzaklaştırmaya doğru bir yola çıkmıştır.
İki kelime söylesem neleri çağrıştırır acaba size?
Martı, karga.
İlk aklınıza gelen şüphesiz martı beyazdır ve karga siyahtır. Martı saf, temiz bir hayvandır. Karga ise pis ve iğrenç bir hayvandır. Ama bilmem hiç gördünüz mü? Çöplüklerde ve hayvan leşlerinin başında genelde martılar tüner!!!
Kısa dalga yayın
20.05.2005
siyah ve beyaz
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Türkçe kullan ey millet, dilinden utanma olma illet!
Türkçe yazım kuralarına riayet etmeniz, yazdıklarınızın daha anlaşılır olmasını sağlar.
Türkçe her yerde Türkçe'dir, kağıt üzerinde de internet sitelerinde de.
Türkçe yazım kurallarına bir göz atsam iyi olur diyorsanız bu bağlantıyı tıklayınız.